Tüm kirli bulaşıklarımı açıklıyorum!

Uzun süredir formal ilişkilerle bağlandığım bir sürü misafirim vardı sanki evimde. Coğrafyanın üzerime yığdığı "misafirperverlik" yüzünden kısılıp kalmışım. Çocuklar çamurlu ayakkabılarıyla yatağımın üzerinde zıp zıp zıplamışlar. Gülümsemişim.Yastıklarım, yüzümü gömüp yattıklarım ayaklara puf olmuş. Hansel ve Gratel ruhu gelmiş, evimi yiyor. Beni yiyor 3 aydır. Cam kırıkları salona yol olmuş. Yüzlerce misafirin istekleri, talepleri, bağırtıları, çağırtı ve arzularından bunalmışım. Hep beni izlemişler. Pijamaların üstünde bir dostla kahve içmek vardı ya, ben su bile içememişim. Kapının sürgüsünü bile açmazdım önceden olsa, yaranmaya çalışırken bulmuşum.

Sabah kalkmışım, başım zonkluyor. Ev duman altı, dağınıklık üstü. Banyoya girsen, yerler batmış, odaya girsen, kıyafet deryası. Salonda alkol menüsü yerden okunuyor. Sığınağım, düşmanın cephanesine dönmüş.
Hava kararmadan tüm işleri bitirmek lazım ya, sağlam ampul bile kalmamış.

Bir cesaret mutfağa giriyorum. Bir su içip, kıvrıldığım koltuğa geri dönücem sıcağı kaçmadan. İkinci yudumu üçüncü yuduma bağlayan nefesle, bana geliyo bir azim.

Girişiyorum bulaşıklara. Önce su kaynatıyorum, boşaltıyorum üstlerine. Tüm bulaşıkları büyükten küçüğe yığıyorum üst üste. (Söylemekten sıkılmıycağım bir de şarkı bulmuşum bu arada. Bol sözlü, az iniş çıkışlı.) Bu beş dakikalık çabayla moral veriyorum kendime. Şeffaf tabaklar birbirinin üstünde çok da fazla görünmüyorlar. (Arada marşlar söylüyorum, köpükleri etrafa saça saça) Köpürtüyorum bezi, sol kolumu üstünde sabitleyip, zımparalıyorum bulaşıkları. Bir gitti, kaldı bir sürü eksi bir. İki gitti, kaldı bir sürü eksi iki. Üç gitti, kaldı bir sürü eksi üç. Dört gitti...

Sona yaklaşmanın heyecanıyla, evi geziyorum başka kirli var mı diye. Artık kendimi o kadar yenilmez hissediyorum ki, beklenmedik her türlü iş yükünü bekler durumdayım. (Oynak şarkılar eşlik ediyor bana)
Üst üste sıraladığımda iki elimden fazlasına gerek olmayacak kadar azdır nasılsa. İki elim yetiyor hem taşımaya hem de zemindeki kalabalığı aşmak için dengemi sağlamama.

Üç nakarat sürüyor tüm bunlar da ve etrafa bakıyorum sonra. Etrafımı hareket alanımla sınırlayarak. Nasılsa zaferime gölge düşmesine izin vermez gözlerim.

Mermer tezgahta, yemek ve içkilerin alacalı renkleriyle karışmış köpük artıkları dışında bir şey görünmüyor.

Şimdi..
İşte şimdi hazırım.
En zevkli kısma hazırım.

Yepyeni bir bulaşık bezi alıp açıyorum, kırılmış çekmecemden. En sevdiğim rengi seçiyorum bu görev için.
O benim sabrımın ve zaferimin bayrağı olacak.

Üstüne boca ediyorum bizi zehirleyen, ama bulaşıkları temizleyen kimyasalı.
Şu an bunları sorgulamak için yanlış zaman.
Kir rengini çağrıştırmayan herşey düzen ve başarı demek.

Tezgahı temizlemeye başlıyorum.
Bir daha.
Bir daha.
Bir daha.
Hala da temizleyesim var.
Bir bardak daha yıkamam ama tezgahı bir hafta daha silebilirim.
Bu, katlandıklarımdan sonra, elimdeki ilk zafer.
Bu, katlandıklarımdan sonra, özgüvenin ilk göstergesi.
Bu, katlandıklarımdan sonra ilk huzur kalıntısı.
Bu, ....... bir mermer.

.

İşte böyle hissediyorum.
Şimdi hazırım çok daha uzun sürecek ev temizliğine.
Sonunda bembeyaz mermer bir tezgahım olacak önümde...

Oh be!

Yorumlar

Popüler Yayınlar